Başarı

'Tek Başına' Çok Çalışmak Yetmez…

Ağustos 14, 2010

İnsanların merak ettikleri şeyler listesinde ilk üçte kesin bu soru vardır. Her halde okul hayatında başlayıp iş hayatında devam eden bir sorudur. Okul hayatında verilen yanıtlar tatmin edici gelse de iş hayatında aynı yanıt, tam tutmaz. Okulda “çok çalışıyor, çok zeki” denip geçilen şey, iş yaşantısında tam yerine oturmaz. Bir şey eksik kalır, içe sinmez.

Bu arada, başarı kriteri nedir diye birşey aklınıza geliyorsa, boşverin. Odağımız o değil. Soruyu soranın kastettiği başarı tanımı neyse onu ele alıyoruz. Para ise para, güç ise güç, statü ise statü, mutluluk ise mutluluk….

Genelde sorunun cevabı iş yaşamında ilk 3 ila 5 sene içinde bulunmazsa patinajlar, kendisi dahil çevreyi suçlamalar, niye ben değil de o serzenişleri ve kısır döngü başlar.

Bu kendi kendine sorup bulamama hali cevabı bulma ile sona varır. Bulduğunda daha kötü bir hale gelir, sonlanmamış daha beter bir hale gelmiştir. Bulduğu cevaba inanamaz çoğu insan. Çünkü daha önce karşılık bulduğu “çalışma ile hallolur, çalıştığımı üstüm (öğretmenim) görür, yeterli gelmemektedir ve ilişkilerin, kendini anlatmanın da gerektiğini anlamıştır. Sorun, bünyenin bu cevabı reddetmesidir. Halbuki ne güzeldi eskiden? Çalışınca oluyordu veya çalışmamayı seçiyorsam başarılı olmamam normaldi.

Ben, şu başarılı bulunan kişiye doğrudan sırrını sormayı deneyen görmedim, kendim de yapmadım. Dolaylı yoldan kafamı çarparak demeyelim, gözlemleyip başıma gelenden ders alarak farkettim. Bana koçluk yapan da yoktu. Şimdi koçlar var. Bulduruyorlar insana…

Aranızda gidip doğrudan soran veya soranı gören varsa, tebrik ederim. Çok şanslılar ve akıllılar. Genel eğilim bu değil. Genelde alışkanlık devreye girer. Varsayımlar… “Çünkü “deyip bir balon açılır ve kendi değer sistemimizde bize başarı için neler yapmak gerektiği öğütlendiyse, “öğretildiyse” o kalıpları doldururuz. Burada okuyunca “a tabii ya, tuhaf ama öyle yapıyoruz” diyorsunuz. Daha beterini de yapıyoruz.

Bu yazıyı okumaya devam etme cesaretini gösterenlere şunu söyleyeceğim. Hatta, gider başkasına sorarız değil mi? “Niye o kadar başarılı o?”

Karşımızdaki de kendince görüşlerini paylaşır, yine “başarılı” dediğimiz kişiye kaftanlar biçeriz. Başarının tanımlarına varan entellektüel konuşmalara dalarız. Sürece giren ne kadar kişi varsa varsayımlar o kadar hararetlenir.

Velakin (derdi lise hocam) soru hala tüm haşmeti ile ortada durmaktadır. Tüm cevaplama çabaları, cevaplayanların (o) kişi için öngördüğü kılıflardan ibarettir:

” Çok çalışkandır abi, biliyor musun, şöyle yapar….”

” Torpili var(dır)”

” Ağzı iyi laf yapıyor görmüyor musun?”

” Adam kullanmayı iyi bilir”

” İçeriden tiyo almış abi, tabii uygun zamanda orada olunca da …”

” Müdürü onu çok sever”

Örnekler, biraz kıskançlık, dedikodu mertebesine varan sohbetlere benzedi. Çeşni olsun diye öyle yazdım. Bu dozda olmasa da açıklamalar, bu temalar üzerinde döner.

Peki esas nedir?

Gidip “başarılı”ya sorduğunuzda size muhtemelen farkındalık seviyesi yüksek bir cevap gelecektir. Değişik şekillerde ifade edebilir ve süzdüğünüzde şunu göreceksiniz:

Temelde hepsi, ilişkilerinin geniş ve güçlü olduğunu, onlara emek verdiklerini söylemektedirler.

Bunu keşfetme zamanı çok küçük yaşlar olabileceği gibi, çooook geç yaşlarda hala keşfedilmemiş olabilir. Ne kadar erken olursa o oranda hayat kaliteniz artar. Çocuklarıma bir an evvel bunu öğretmeliyim diye düşünürsünüz.

” Çalış, çalış bir yere kadar abi, bunu kim biliyor? Pazarlamak lazım”

İngilizce eğitim literatüründe bu kadar vurucu bir slogan nasıl kullanılmamış şaşarım. Bir sürü başarı formülü gördüm. Buna rastlamadım. Bu da benim katkım olsun.

Formül:

“(Working working) bir yere kadar (networking) lazım (networking)!” derim.

(Çalış Çalış bir yere kadar, ilişki ağını çalıştırmak önemli, ilişki ağı!)

Gülerler beni dinleyenler. Doğru derler.

Uygularlar mı? Şüpheliyim. Benim gibi onlar da “canlı”, su gibi hava gibi temel gereksinimi olan ilgi bekleyen bu önemli varlıklarına birçok engeller nedeniyle yeteri zamanı ayıramazlar. Uygulama ayrı bir maharet. Ayrı bir beceri gelişimi ister, ayrı bir kendini verme cesareti ve başkoyma hali.

İşte, fark buradadır. Başarılı olanlar, bu “canlı” varlıklarını hep ayakta tutarlar, beslerler ve oradan güç alırlar.

İyi satışçılara, gözde politikacılara, büyük girişimcilere, kariyerde zirveye oturanlara/orada kalmayı başaranlara baktığınızda hepsinde ortak noktanın bu olduğunu görürsünüz.

Peki, niye yapmıyoruz?

İlişkiyi yaşayan bir şey diye kimse bize öğretmiyor. Bize “çalış” deniyor. Biz de inanıyoruz, çalışınca başarılı olacağımıza.

Oysa, akademik başarının hayat başarısını kesin olarak garantilemediğini görüyoruz. Yine de söylemde ilk tarafa ağırlık hala devam ediyor, diğer tarafını tamamlayanlar ve gereğini yapanlar da fark atanlar oluyor. İstatistikler (Amerikalıların yaptığı tabii, başka kimse yapmaz) bunu doğruluyor. İstatistiğe de gerek yok (Türklerin dediği gibi). Çevrenize bakın; şöyle bir aklınızdan arkadaşları, tanıdıkları geçirin. Annenizin babanızın “X’in oğlu da nasıl böyle bir işe girdi, anlamadım vallahi ” dediğini hatırlıyor musunuz? “Falancanın kızı ortalama bir öğrenciydi, nasıl bunları yapıyor şimdi tuhaf” demiyorlar mı?

Akademik başarısı iyi olan aynı zamanda başarılı olanlar elbette var, onlar formülün her iki yakasını da yakalamış kişiler. Modellenmeleri iyi olur.

Bu ayma noktası, ilişkilerinizi düzenlemeye, onlara birer canlı gözüyle bakmanıza yol açar.

Farkındaysanız odağımız ilişkinin çokluğu, çok kişi ile birlikte olma değil. İlişkinin yönetilmesi ve sıcaklığı, canlılığı ile ilgili.

Evrenin metodu

Köyde bir evimiz var. Köydeki çocuklardan biri, ilişiki yönetimindeki en önemli bilgeliği gösterir. Eşimle bunu konuşurduk da şimdi burada yazıya koyacağım aklıma gelmemişti doğrusu. İsmi Evren. Evren’in hayatta uyguladığı ilişki kurma metodu vermek. Köylü çocuğu ne verebilir derseniz, “Özlem Abla” dediği zaman öyle bir diyor ki, sevgisini ve saygısını veriyor. Bir “eline sağlık” deyişi var, benim gibi yemek becerisi gelişmemiş birisi

bile kendini iyi hissediyor. Bunu candan ve hiç atlamadan yapıyor. Yaş derseniz 6 yaşında tanıdım onu, hep aynı. Şimdi liseye gidiyor. Yatılı okulda ceple konuşmak yasak diye iki arada derede bayramda mesajını yazıp yollar. Şok olursunuz. “Ben kimseyi aramadan daha o erken davrandı” diye kalırsınız.

İlişki ağında şimdi interneti, networking adına kullanıp ona buna mesaj atan, listelere gönderi yapan satışçılar var. Çok garip. Gerçekten o listelere dönenler (döneceklerin çok az olduğunu düşünmekle beraber diyelim ki dönüyorlar) onların aradıkları müşteri mi? Çok ender ihtimal. Hedefledikleri müşteri, ihtiyacını zaten ilişki ağındaki biri ile halleder,

internetten gelenle değil.

Yani olay internet değil, olay networking (ilişki ağınızı çalışmak). İlişkinizi kurduktan sonra netten yararlanırsınız elbette.

Matematik sevenler için Formül:

ÇALIŞ + İLİŞKİ ÇALIŞ = BAŞARILI OL

Kısa Formül sevenlere:

ÇALIŞ x (1 + İLİŞKİ) = BAŞARI

Buradaki “1” Sizsiniz. 1’in Gücü Çoktur.

Artı işaretlerini çarpı ile değiştirebilenler, “Çarpan Etkisi” yaratır. İLİŞKİye o kadar enerji verenlerin kazanacağı başarı çok yüksek. Yaşam kaliteleri adına bu büyük kucakta oturuyorsunuz. Her taraftan sarmalanmış yumağınızda ve sizin onlara dikkatiniz kadar onlar da size önem veriyor. Ne harika…

İşin temeli ilişkilerin kalitesi. Sonunda getirisi otomatik. Art niyetle yapılmadığı karşıda hissedilince destekleniyor ve kazan kazanlar başlıyor. Sizi hep besleyen büyük bir ilişki ağının kapılarını açıyor.

Yazan : Özlem Balkan

You Might Also Like