Başarı

Neden Bazı İnsanlar Bırakıp Gider, Bazılarıysa Asla Pes Etmez?

Ekim 26, 2010

Sağlık ve zindelik sektöründe eğitmen, beslenme uzmanı ve motivasyon koçu olarak geçirdiğim yıllar boyunca, beslenme ve egzersiz programına başlayan bazı insanların karşılaştıkları ilk engelde çok kolay pes ettiklerini gördüm. Bu insanlar, en ufak bir cesaretsizlik ya da hayal kırıklığı yaşadıklarında, en büyük hedef ya da hayallerinden bile vazgeçerler.

Öte yandan, bazı insanların ise ASLA pes etmediklerini gördüm. Aşırı inatçıdırlar ve hedeflerinin ellerinden kurtulmasına asla izin vermezler. Bu insanlar, dişleriyle sıkıca kavradığı kemiği bırakmayı reddeden bir buldog gibidir. Kemiği ağzından çekip almak için ne kadar uğraşırsanız, köpek de o kadar kemiğe bir mengene gibi yapışır.

Bu iki tür insan arasındaki fark nedir? Psikologlar bunun bir yanıtı olduğunu söylüyorlar.

Sağlık ve zindelik çalışmasında başarıya ulaşmanın çok önemli bir kuralı vardır: “Başarısızlık diye birşey yoktur; geribildirim vardır. Başarısızlığa uğramazsınız; yalnızca sonuç alırsınız.”

Bu, Nöro Linguistik Programlama (NLP) alanında geçen çok temel bir ilkedir. Bu ilkeyi ilk kez 1980’li yılların sonunda performans uzmanı Anthony Robbins’ten duymuştum. O günden bu yana kulağıma küpedir; çünkü, çok ama çok önemli bir zihniyet değişikliğine işaret eder.

Pek çok insan, ne yapacağını kestirmeye çalışır, uçağı hemen terk eder ve bırakıp gider; çünkü, ilk başta denedikleri şey işe yaramamıştır. Bunu kalıcı bir başarısızlık olarak görürler. Oysa, tek ihtiyaç duydukları şey, küçük bir tutum değişikliği, zihniyet değişikliği ya da bizim deyişimizle “yeni bir çerçeve”dir.

“Bu bir başarısızlık” demek yerine “Bir sonuç ürettim” ve “Bu geçici bir durum” diyebilirler. Bakış açısındaki bu değişiklik, hissetme ve deneyimi zinihsel olarak işleyip açıklama biçimlerini değiştirecektir. Başarısızlık yerine, gidişatı düzeltmek üzere bir öğrenme fırsatına ve değerli bir geribildirime dönüşür. Bu da sürekli eylem ve ileri hareket imkanı verir.

Her şey elde ettiğiniz sonuçlar ve bu sonuçları yorumlama şekliniz ile ilgilidir.

Pennsylvania Üniversitesi Psikoloji Profesörü Dr. Martin Seligman, bu konuda önemli araştırmalar yapmış ve bunları “Learned Optimism” (Öğrenilmiş İyimserlik) adlı kitabında toplamıştır. Dr. Seligman, bırakıp giden insanlar ile asla pes etmeyen insanlar arasındaki farkın “açıklayıcı tarz” adını verdiği bir durumdan kaynaklandığını dile getirmiştir. Açıklayıcı tarzı, kötü olayları ya da başarısızlıkları açıklama ya da yorumlama şeklimiz olarak tarif etmiştir.

Alışkanlık gereği pes eden insanların sürekliliğe dayalı bir açıklayıcı tarzı vardır. Örneğin, ilerlerken bir duvara çarparlar ve bu durumu “Diyetler işe yaramıyor” ya da “Genetik kodlarım kötü, dolayısıyla hep şişman olacağım” gibi sözlerle açıklarlar. Bu açıklamalar, sürekliliği ima eder.

Diğer insanlar aynı duvara çarparlar ve aynı zorluklarla karşılaşırlar; ama bunları farklı açıklarlar. “Bu hafta öğünlerimde çok kaçamak yaptım” ya da “Beden tipime uygun diyeti henüz bulamadım” gibi şeyler söylerler. Sonuçları bu şekilde açıklamak, durumun geçiciliğini ima eder.

Olumsuz sonuçları kalıcı başarısızlık olarak gören insanlar, çok kolay pes eden ve genellikle “başarısızlıklarını” yaşamlarının diğer alanlarına da, hatta kendi benliklerine kadar genelleyen insanlardır. “Bu hafta kötü beslendim; çünkü seyahatteydim” (geçici davranış ve çevre algısı) demek ile “Genetik özelliklerimden ötürü şişman biriyim” (kalıcılık hissi içeren bir kimlik algısı) demek arasında çok fark vardır. Unutmayın, vücut yağı geçici bir durumdur, bir kişi değildir!

Zorluk ve engelleri geçici ve değerli deneyimler olarak algılayan insanlar, asla pes etmeyen insanlardır. Deneyimlerinizden ders alır, geçmişte işe yaramayan şeyleri tekrar etmez ve asla pes etmemeyi seçerseniz, başarınız kaçınılmaz olacaktır.

Kaynak: Marjinal

Yazar: Tom Venuto

You Might Also Like